Çocuklar, sadece çocuk oldukları için çoğu zaman hayal kırıklığı yaşarlar. Bir gün içinde çocuğunun istediği şeylerin kaç kere reddedildiğini düşün. Her zaman onun istediği oyuncağı alamazsın, bir kurabiye daha yemesine ya da tehlikeli olduğunu bildiğin o eşyayı sallamasına izin veremezsin. Çocuklara isteklerinin her zaman mümkün olamayacağını hatırlatsak da onlar sadece çocuk oldukları için istemeye devam ederler. Bu isteme halini inatçılık ya da şımarıklık gibi görmek yerine gelişimin önemli bir parçası olarak görebilirsin. Çünkü isteklerin reddedilme hali çocukların gelişimi için çok değerlidir. Reddedildiğinde çocuk uyum sağlama ve hayata devam etme esnekliği kazanır. Örneğin, 4 yaşındaki çocuğun bir kurabiye daha yemesine izin vermediğin için çok sinirleniyor ve üzülüyor olabilir. Buradaki yoğun duyguları senin anlayış ve kabul içindeki halinle yaşamasına izin vermen değerlidir. Bu sırada sözel olarak neden bir kurabiye daha yemesine izin vermediğini anlatmak yerine duygularına eşlik etmen değerli olacaktır. Yaşadığı öfke ve yoğun üzüntü sonrası bu duruma uyum sağlayıp bir kurabiye daha olmadan da yeniden keyif almanın yollarını arar. Çünkü çoğu zaman gerçek gözyaşları yaşadığı stres hormonlarının ve toksinlerin bedenden atılmasını sağlar.
Burada en değerli nokta, çocuklar hayal kırıklığı yaşarken anne ve baba olarak onlara bir şeyler öğretmeye çalışmak yerine anlaşıldıklarını hissetmelerini sağlamak olur. Çünkü yoğun duygular yaşarken söyledikleriniz çocuğunuz tarafından tam olarak duyulmaz. Örneğin, çocuğunuz o günkü kurabiye hakkını doldurmuş olsun. Bir kurabiye daha istediğinde neden veremediğinizi anlatmaya başlarsınız. Sizin niyetiniz yaşadığı olaya daha farklı bir açıdan bakmasını öğretmek olsa da o an sizi duymayabilir ve sözleriniz onu daha çok öfkeli hale getirebilir. Çocuklarla iletişim kurarken aynı kendinizle iletişim kuruluyor gibi düşünebilirsiniz. Yoğun bir duygu yaşarken eşinizin veya dostlarınızın “Ben sana daha önce söylemiştim. Beni dinlemedim.” dediğinde kendinizi rahatlamış ve anlaşılmış hissetmezsiniz çünkü o an yaşadığınız duygular anlaşılmamıştır. Bunun yerine karşınızdaki kişinin “Bu durum seni rahatsız hissettirdi sanıyorum.” demesi bile daha rahatlatıcı olur.
Sözler, sol beynin işlevidir. Duygular ise sağ beyinde ortaya çıkar. Sağ beyinde, yani duyguların yoğun olduğu bölgede fırtına çıktığında iyi niyetli sözel önerileri ve mantıksal nedenleri anlayabilecek beyin bölgelerine ulaşamayız. Bu nedenle yoğun duygular yaşarken, önce kendi duygularımızı sonra da çocuğun duygularını anlamak için niyet etmek ve bu niyeti dillendirmek değerli olur. “Evet canım kızım / oğlum, bir kurabiye daha alsan ne mutlu olurdun. Keşke bir kurabiye daha alma hakkın olsaydı, bunu ne kadar istediğini anlayabiliyorum. Gel istersen sarılalım. İstemezsen de ben seni burada bekliyorum.” Diyerek yoğun duyguları deneyimlemesine alan açabilirsiniz. Burada bazı çocuk kucaklanarak, güvenli bir yerde duygularını düzenlemeyi seçerken bazı çocuklar da kucaklanmak istemeyebilir. Her iki durum da doğaldır, çocuğunuz kucaklanmak istemese de onun yanında olduğunuzu “İhtiyacın olursa ben buradayım.” diyerek gösterebilirsiniz. Duygular yaşandıkça deneyimlenir ve günden güne duygularını yaşamasına izin verilen çocuk duygularla başa çıkabilmek için yeterince deneyim kazanır.
Kaynak: İnatlaşmadan Ebeveynlik - Susan Stiffelman